Üsküdar escort Selin, Üsküdar’ın Sultantepe Mahallesi’nde, tarihi yokuşların birinde, ahşap bir konağın çatı katında yaşıyordu. Boğaz’ı gören küçük bir pencereye sahipti ve her gün batımında oraya oturup denize bakardı. Gündüzleri görünmezdii; geceleri sokağa çıkan, sonra sabaha karşı yürüyerek eve dönen bir kadındı. 29 yaşındaydı. İçinden geldiği Karabük’te adını lekeli diye ananların ağızları çoktan kurumuştu.
Üsküdar’ı bilerek seçmişti. Burası hem dindar hem eskiydi, ama arka sokaklarında gözlerini kaçıran insan çoktu. Kalabalığın içinde kaybolmak kolaydı. Bir caminin avlusundan geçip müşterisine yürüyebilirr, sonra sahildeki çaycıların arasına karışıp sıradan biri gibi görünebilirdi.
Yalnız yaşardı, yalnız konuşurdu, yalnız susardı. Ve artık geceleri satmaktan çok, hatırlamamak için yaşıyordu.
Büyükanne’nin Gölgesi
Üsküdar escort‘un bir gün kapısı çalındıı. Gelen, yaşlıca bir kadındıı. Bastonuyla zar zor yürüyordu. “Yanlış geldiniz,” dedi Selin, ama kadın elini uzattı: “Ben seni rüyamda gördüm. Seninle konuşmam lazım.”
İçeri aldı. Kadın oturdu, eski zamanlardan bahsetmeye başladı. Kızının torunu olduğunu sandığı birini arıyormuş. Selin başta sabırla dinledi, sonra içindeki bir şey çatladı. Gözleri doldu. Kadının bir sözü onu darmadağın etti: “Ben torunumu koruyamadım. Bazen kadınları yalnız bırakıyoruz, sonra suç bizde değilmiş gibi bakıyoruz yüzlerine.”
Selin ilk kez bir yabancıya geçmişini anlattı. Kaçışı, kandırılışı, dışlanışı. Kadın ağladı, sonra ellerini tuttu. “Ben senin büyükanne olsam, seni utanmadan severdim,” dedi.
Kadın gittikten sonra Selin, pencereye oturdu. Boğaz’da gün batıyordu. Ama o an ilk defa gün batımı değil, yeniden doğma hissi kapladı içini. Belki geçmiş değişmezdi ama o akşam kalbine dokunan bir el, yılların sessizliğini kırmıştı.
Bir yanıt yazın